Türkiye Fırat’ın Doğusunda:
Askeri-Stratejik Değerlendirme
Dr Can Kasapoğlu, EDAM Güvenlik ve Savunma Araştırmaları Programı Direktörü
Yönetici Özeti
- Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye’nin kuzeydoğusuna sınır ötesi harekat icra etmek için gerekli kuvvet hazırlama kapasitesine fazlasıyla sahiptir. Muhtemel harekat sahasının topografik koşulları, zırhlı ve mekanize birliklerin manevraları için elverişlidir. Sınır hattına sevk edilen çok sayıda kara ateş-destek vasıtaları, özellikle insansız hava araçlarından gelen anlık keşif-gözetleme-istihbarat ve hedef tespit fonksiyonları ile koordine edilebilirse, istenilen sonucun alınmasında ciddi bir rol oynayacaktır. Öte yandan PKK / YPG militanlarının çatışmaları meskun mahale çekerek, uluslararası medyada ve siber ortamda enformasyon operasyonları yürütmeye çalışacağı tahmin edilmektedir. Bu nedenle, Türkiye Cumhuriyeti’nin, harekatı bütünlüklü olarak ele alması ve enformasyon harbine eşit derecede önem vermesi zaruridir.
- Yakın hava desteği ve Suriye hava sahasının serbestiyetle kullanılması, kara taarruzunun hızla başarı kaydetmesi için kritiktir. Hava sahası kullanımının askeri parametreler kadar, hatta daha fazla, siyasi koşullara bağlı olduğu unutulmamalıdır.
- Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları, Suriye hava sahasının Rus kontrolündeki kısmını kullanırken, Türkiye, mevcut durumda ABD’nin kontrolündeki hava sahasını kullanmak durumundadır. Yeterli yakın hava desteği ve havadan keşif-gözetleme-istihbarat ve hedef tespit faaliyeti olmaksızın, kara birliklerinin istenilen operasyonel tempoyu yakalaması mümkün değildir.
- Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK / YPG militanlarına karşı net bir muharip üstünlüğe sahip olsa da, güdümlü tanksavar füzeleri (anti-tank guided missiles / ATGM) ve personel tarafından taşınan hava savunma sistemleri (man-portable air defense systems / MANPADS) gibi hibrit, asimetrik kabiliyetlerin neden olabilecekleri riskler bulunmaktadır.
- Harekatın risklerine karşın, jeopolitik olarak, Ankara’nın yüzlerce kilometre Suriye sınırı boyunca terör örgütünün kontrolünde olan siyasi-askeri bir oldu-bittiyi kabul etmesi mümkün değildir.
- Fırat’ın doğusuna yönelik harekatın stratejik hedefleri, operasyon sahasını ve yürütülecek faaliyetin karakteristiğini de ister istemez dikte edecektir. Terör unsurlarının sınırdan süpürülmesi için mahdut hedefli bir harekat ve müteakip alan kontrolü yeterli olacak iken; Türkiye’de bulunan geçici korunma statüsündeki sığınmacıların ülkelerine dönüşünün teşvik edilmesi için, daha uzun soluklu istikrarı sağlama misyonu gerekecektir. Terör örgütü IŞİD militanlarının tutulduğu hapisanelerin emniyetinin alınması ise coğrafi olarak harekatı daha derine sürükleyebilir ve ucu açık hedefler tayin edebilir.
Askeri Stratejik Değerlendirme
- Türkiye, sınır boyunca geniş askeri yığınağa sahiptir. Suriye İç Savaşı’nın başlangıcından itibaren, İran, Irak ve Suriye hudutlarından sorumlu olan 2. Ordu, düzenli şekilde takviye almıştır. 2. Ordu’ya bağlı birliklerin harbe hazırlık seviyeleri yüksektir, yoğun iç güvenlik harekatı ve sınır-ötesi operasyon tecrübeleri bulunmaktadır.
- Açık-kaynaklı veriler, 20. Zırhlı Tugay’ın Fırat’ın doğusuna yönelik harekatta kritik bir rol oynayacağını ortaya koymaktadır. Ankara’nın sınır ötesi operasyon hazırlıklarını artırmasıyla birlikte, söz konusu tugay, Akçakale yakınlarında bulunan muhtemel taarruz çıkış hatlarına birlikler kaydırmıştır. Sınırdaki bu yığınaklanma, Tel Abyad’ın ilk temas hatlarından biri olacağına işaret etmektedir. Ayrıca, Türk komuta heyeti, sınır boyunca cepheyi istediği kadar genişletip, istediği yerde temas hattı oluşturabilecek (örn. Rasulayn, Ayn al-Arab) kuvvete sahiptir.
- Basın kaynakları, Özgür Suriye Ordusu unsurlarının da (Türkiye yanlısı, Suriyeli Arap ve Türkmenler), Fırat Kalkanı kontrol alanından harekat için hazırlandığını bildirmiştir. Böyle bir taarruz düzeni, açık jeostratejik avantajlar sağlayacaktır. Türkiye’nin, eş zamanlı olarak Fırat’ın batısından doğuya doğru bir taarruz istikameti daha açması durumunda, ÖSO birliklerinin ilk olarak Menbiç’e yönelmeleri muhtemeldir. Müteakip olarak (Tel Abyad taarruzunun eşzamanlı olarak batıya doğru ilerleyeceğini varsaydığımız bir durumda), ÖSO birliklerinin Türk kuvvetleriyle birleşmek için doğuya doğru ilerleyecekleri değerlendirilmektedir. Böylelikle Fırat Kalkanı kontrol bölgesi ile kesintisiz bir bütünlük oluşturulabilecektir.
- Fırat’ın doğusundaki topografya düz arazilerden müteşekkildir. Söz konusu koşullar, zırhlı ve mekanize birliklerin manevra kabiliyeti ve yüksek tempoları için uygun fırsatlar sunmaktadır.
- PKK / YPG militanları, Suriye İç Savaşı boyunca, MILAN, TOW ve FGM-148 Javelin dahil olmak üzere, güdümlü tanksavar füze (ATGM) yetenekleri edinmiştir. Özellikle Javelin, harp sahasındaki sonuçlarıyla da teyit edilebileceği üzere, maliyetli olmakla birlikte zırhlı platformlara karşı çok etkili bir silahtır. Fırat Kalkanı Operasyonu’ndan alınan dersleri de değerlendiren Türkiye, Zeytin Dalı Harekatı henüz devam eder iken, Ukrayna ile işbirliği içinde aktif koruma sistemi (APS – Active Protection System) projesi başlatmıştır. Bununla birlikte, literatürdeki askeri değerlendirmeler, yaklaşan bir ATGM tehdidine RPG gibi aldatıcı mühimmatlar da eşlik ederse, aktif koruma sistemlerinin akamete uğratılabileceğini göstermektedir. Zırhlı platformların korunması bakımından Zeytin Dalı Harekatı, Fırat Kalkanı Harekatıyla karşılaştırıldığında daha iyi bir performans gösterilmiş olsa da, ATGM tehdidinin ciddiye alınması gerekmektedir.
- Türk askeri planlamasının en kritik ayağı hava gücü olmaya devam etmektedir. Zeytin Dalı Harekatı’nın hemen başında, Türk Hava Kuvvetleri, 100’den fazla hedefi vurmak için 72 savaş uçağı (avcı ve av / bombardıman envanterinin yaklaşık dörtte biri) kullanmıştır. Türk Hava Kuvvetleri, Zeytin Dalı Harekatı’nın özelikle ilk aşamasında, kara birliklerinin harp sahasındaki ilerleyişini büyük ölçüde kolaylaştıran ve günlerce süren yüksek operasyonel temposunu korumuştur .
- Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları, Suriye hava sahasının Rusya’nın kontrolünde olan kısmında icra edilmiştir. Siyasi olarak, her iki harekatın da Ankara ile Moskova arasındaki diplomatik yakınlaşma ile mümkün kılındığı söylenebilir. 3 Şubat 2018’de, İdlib’de El-Kaide bağlantılı Hayat Tahrir Şam terör örgütü, MANPADS kullanarak bir Rus Su-25 savaş uçağını düşürmüştür. Pilot, ele geçmemek için militanlarla çatışmaya girmiş ve nihayet bir el bombasıyla kendini havaya uçurmuştur. Sonuç olarak, Rusya Federasyonu Hava ve Uzay Kuvvetleri, 5 Şubat – 9 Şubat 2018 tarihleri arasında fiilen Suriye hava sahasının kendi kontrolünde olan bölümünü kapatmıştır. Dört gün süreyle, Türk Hava Kuvvetleri’nin Zeytin Dalı Harekatı’na insanlı savaş uçağı desteği verememesi, harp sahasında ciddi sorunlarla karşılaşılmasına yol açmıştır ve kara ateş-destek vasıtaları üzerine büyük yük bindirmiştir.
- Bu analizin kaleme alındığı esnada, Pentagon sözcüsü, Müşterek Hava Operasyon Merkezi’nin Türkiye’yi IŞİD karşıtı koalisyonun hava görevi istihbarat akışından çıkardığını ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin müşterek keşif ve istihbarat verilerine erişimini durdurduğunu açıklamıştır. Bu hamle, henüz o anlama gelmese de, Suriye hava sahasının ABD kontrolündeki bölümünün Türk Hava Kuvvetleri’ne kapatılması gibi bir niyete uzayabilir. Türk Hava Kuvvetleri’nin operasyonlarındaki herhangi bir kesinti kara harekatı için ciddi zorlukları beraberinde getirecektir. Hava sahası fiilen kapatılmasa da, Türkiye’nin Müşterek Hava Operasyon Merkezi istihbarat akışından çıkarılması, hava sahasında koordinasyon eksikliklerine neden olacak ve durumu karmaşıklaştıracaktır.
- ABD, Fırat’ın doğusunda hava sahasını fiili olarak Türkiye’ye kapatmaya karar verirse, Ankara’nın önünde iki seçenek olacaktır. İlk senaryoda, Türk yönetimi, tansiyonun yükselmesi riskini de göze alabilir ve insanlı platformlarla muharip görevler gerçekleştirebilir. Bu durumda Pentagon, bir NATO müttefikinin uçaklarına önlemede bulunup Türkiye’nin transatlantik bağlarını büyük zarara uğratacak bir gelişmeye yol açmak ile ‘hava sahasını kapatma ültimatomunun’ boşa gitmesine izin vermek arasında, kritik bir karar vermek zorunda kalacaktır. Her iki tercih de Washington için kolay değildir. İkincisi, Ankara Suriye hava sahasında insanlı uçuşlar yapmaktan kaçınıp insansız uçuşlarını sıklaştırarak pilotlarına gelecek herhangi bir riski önleyebilir. Türkiye giderek genişleyen, milli İHA envanterine sahiptir. Bu silah sistemleri yeteneklerini kanıtlamıştır ve kendi sınıflarında çok etkin çözümler sunmaktadır. Örneğin Zeytin Dalı Harekatında Bayraktar TB-2, PKK / YPG zayiatının doğrudan %10’undan fazlasını, başarılı hedef tespitlerin ise %17’sini bizzat gerçekleştirmiştir. Öte yandan, Türkiye’nin mevcut SİHA (silahlı insansız hava aracı) envanteri sınırlı harp yükü kapasitesine sahiptir. Daha ağır mühimmat taşımak için uygun olan, Akıncı gibi stratejik görevler icra edebilen üst segment operatif İHA’lar yakın gelecekte envantere girecektir. Dolayısıyla, mevcut İHA ve SİHA’ların yüksek sorti oranlarında dahi ulaşılacak ateş gücü, F-16’ların ve F4 2020’lerin sağlayacağı ateş gücüyle kıyaslanamaz.
- ABD muharip hava devriyelerinin Türkiye’ye ait bir İHA’yı vurması, özellikle de müdahalenin YPG militanlarını korumak adına yapılmış olacağı göz önünde bulundurulursa, Türk kamuoyunda büyük bir tepki oluşturabilir.
- Sabit kanatlı platformların yanı sıra, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin döner kanatlı hava araçları konusundaki tercihi de, operasyonun başarısı için bir diğer önemli parametredir. Türk Kara Kuvvetleri, çok sayıdaki T-129 ATAK taarruz helikopteri ve bu kategorideki diğer platformlar ile güçlü bir kara havacılık kapasitesine sahiptir. Ayrıca, Sikorsky genel maksat helikopterleri, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne önemli bir uçar-birlik yeteneği sağlar iken, CH-47F ağır yük helikopterleri de lojistik ve kuvvet kaydırma görevleri için kritiktir. Bununla birlikte, hatırlanmalıdır ki, Suriye İç Savaşı boyunca PKK / YPG, daha önce bir Türk Süper Kobra taarruz helikopteri de düşüren üçüncü nesil Rus SA-18 dahil olmak üzere, etkili MANPADS olanaklarına kavuşmuştur. Bu durum, özellikle alçak irtifada göreli düşük hızda uçan platformlar için ciddi riskler oluşturmaktadır.
- Son olarak, harekatın siyasi hedeflerinin, askeri çerçeveyi belirleyeceği unutulmamalıdır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son BM Genel Kurulu’nda, Suriye’nin kuzey düzlükleri boyunca, kısıtlı derinliğe sahip olsa da, Türkiye’nin tüm sınır bölgesini doğu-batı eksenli saran bir bölge teşkil etmeye yönelik bir haritaya dikkat çekmiştir. Ancak IŞİD üyelerinin tutulduğu bazı hapishaneler bu bölgenin güneyinde kalmaktadır. Bu farklılık, Ankara’nın başlangıçtaki harekat planını genişletmesi ve yeni riskler almasına sebep olabilir. Ayrıca, Türkiye’deki geçici koruma statüsündeki Suriyeli sığınmacıların ülkelerine geri dönüşlerini teşvik edecek ortamın oluşması için, bir süpürme harekatından fazlası gerekecek, istikrarı koruma operasyonları zaruri olacaktır.